Konuk yazar oldum – Bile bile seçtik
Geçen ay Umut kendi blogunda konuk yazar olup olamayacağımı sormuştu. Ben de seve seve bu teklifi kabul etmiştim. Geçtiğimiz hafta yazımı tamamladım ve Umut’ta yayınladı. Yazıma ulaşmak için buraya tıklayınız.
Yazının bir kopyasını buraya da koyuyorum.
Macera ÖSS sonuçları açıklandıktan sonra, tercih yaparken başlar. Eğer “Ben Bilgisayar Mühendisi olacağım.” diyerek çeşitli okullarda sadece bu bölüm seçilmiş ise bu hayat baştan kabul edilmiştir. Benim için aynen böyle oldu. İş hayatında da uzun mesailer, gecenin yarısına kadar çalışmalar olacak…
Birinci sınıf ilk alıştırma dönemidir. Fizik, Kimya, Calculus ile bir merhaba denir. Ayrıca bölüme giriş dersleri de bu yılda başlar. Programlamaya giriş ve C mesela. Temel programlama mantığı, algoritma bilgisi yeni yeni kazanılır. Sosyal hayata gelecek olursak, biraz acı bir gerçekle tanışılmaya başlanır. Zor ve yoğun dersler her boşluğu doldurmaya başlar. Bazı bölümlerde az ya da çok rahat olunan, nefes alınan zamanlar vardır ama bizimkinde o zamanlar çok azdır.
İkinci sınıfta acı gerçekler daha da sert olarak ortaya çıkar. “1. sınıfta biraz zorlanıyordum ama aslında kolaymış 2. sınıf daha zor.” gibi cümleler kurulmaya başlanır. Analitik düşüncenin geliştirilmesi üzerine dersler zorlar; veri yapıları, veri tabanı vb. dersler daha da bir zorlar. Artık hafta sonları arkadaşlar dışarı çağırdığı zaman “Ben gelemem; ödevim, quizim, projem vs. var.” cümlesi sıklıkla telaffuz edilir.
Üçüncü sınıf en zor sınıftır. Network, Operating Systems ve ileri… diye başlayan dersler. Ayrıca teknik seçmeli diye geçen zor dersler vardır. Tabii unutmadan Yazılım Mühendisliği ya da Software specification & design gibi isimlerle geçen bir ders vardır ki; olan, olmayan tüm zamanımızı kaplar. Her hafta toplantı yapılıp rapor verilmesi gerekmektedir. 3. sınıfta projesi olmayan ders bulursanız şanslısınız. Her hafta buluşulması gereken projeleri olan derslerin toplantıları en çok sosyalleşilebilen zamanlardır. Sosyallik derken toplantıyı kütüphane yerine Alsancak’ta bir kafede yapmaktan, belki çıkışta da bir sinemaya gitmekten bahsediyorum. Kırk yılda bir vakit bulup normal gezmelere de gidilir. Benim için en zor seneydi.
Veeee yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. 4. sınıf ve bitirme telaşı. Bu senede derslerin çoğu seçmelidir. Bir de sosyal seçmeli adıyla geçen ama asosyal olan saçma dersler alınır. Sosyal seçmeli diye resim, müzik, heykel, sanat, dans, spor dersleri olsa keşke. Bitirme projesi (bazıları için bitirme tezi) ise bu sene tüm zamanınızı alandır. Aslında 3. sınıfa göre daha kolay bir senedir ama nedense yine yoğun. :S Bir de gelecek kaygısı vardır. “Seneye ne yapacağım?” sorusu aklımızdan çıkmaz. Master? İş? Erkekler için bir de askerlik? Hepsi seçmekte kararsız kaldığımız birer seçenektir. Benim için de durum böyle değişken. Bazen “Tamam ben master yapacağım.” diyorum, bazen ise “Ne gerek var? Ben akademik kariyer yapmayacağım, direk işe başlamalıyım.” diyorum. Son sınıf olmanın verdiği bir şey olsa gerek bıkkınlık ve yeter artık biraz nefes alıyım sıkıntısı. Bu yüzden insanın canı hiçbir şey yapmak istemez.
Seneye nerede ve nasıl olacağız bilemiyorum. Şöyle bir bakınca “Kolay bir bölümde okuyup rahat etmek ne güzel olurdu…” diyorum. Başka bölümlerde okuyanlar bana bu cümle için karşı çıkacaklardır ama bazı bölümler gerçekten kolay. Biliyorum çünkü öyle bir bölümden öğrencilerin ilk derste “Neden bu dersi alıyorsunuz? Bu bizim en zor dersimiz.” dedikleri bir dersi alıyorum. Bu derste sınavlar 120 üzerinden oluyor ve sınıftaki 15 tane bilgisayar mühendisinin 1 saatlik çalışmayla hepsinin vizeden 100+ aldığını söylememe gerek yok. Bu dersin 2. vizesi de aynı şekilde oldu. Yine o bölümden aldığımız başka bir ders daha var ve onda da 5 mühendisin hepsi 110’luk sınavda 90+ aldı.
Sanırım bu bölümü seçerek biraz kendimiz kaşındık. Ama yine de ben bölümümü gerçekten çok seviyorum ve yine olsa yine bu bölümü seçerim. 😀
Ocak 2011 Konuk Yazarı Hakkında