En iyi güneş koruyucu kremler
Havaların yavaş yavaş ısınmaya ve güneşin daha çok yüzünü göstermesiyle beraber güneş koruyuculara da talep arttı. Aslında ülkemizde birçok yerde güneş dört mevsim yüzünü gösteriyor. Bu da demek oluyor ki, sadece yazın değil kışın da cildimizi güneşin zararlı etkilerinden korumak için güneş koruma faktörlü ürünler kullanmalıyız.
“Bir dakika yani kışın yağmurlu havalarda da mı güneş koruyucu kullanalım?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, aslında kullanmalıyız. Kış gibi güneş ışınlarının direk gelmediği mevsimlerde daha düşük koruma faktörlü ürünleri tercih edebiliriz. Yaz mevsiminde ise ten renginiz ne olursa olsun en yüksek koruma faktörlü ürünleri kullanmalısınız.
Eğer benim gibi cilt tedavileri görüyorsanız ya da cildinizi hassaslaştırabilecek ürünler / ilaçlar kullanıyorsanız zaten doktorunuz da sizi koruyucu ürünler kullanmanız konusunda uyarmıştır. Mesela birçok sivilce ilacı ciltte hassasiyet yaratır. Ayrıca cilt bakımı, kimyasal peeling gibi işlemler sonrasında daha da fazla dikkat edilmelidir.
Aslında sahilde bol bol yağlar sürünüp, saatlerce yatmak ve bronz bir tene sahip olmak da tahmin edebileceğiniz gibi cildimiz için çok ama çok zararlıdır. Ciltte lekelenmelere ve çillere neden olabileceği gibi cilt kanseri gibi tehlikeli hastalıklara da sebebiyet verebilir. İşte bu nedenle güneş ışınlarının dik olarak geldiği öğle saatlerinde uzmanların önerilerine dinleyerek mecbur kalmadıkça dışarı çıkmamalıyız.
Biraz da kendimden bahsedeyim. Benim çok açık renkli, hassas ve alerjik bir cildim var. Yüzüm sivilce tedavisinden dolayı güneşe karşı normalden daha da fazla hassaslaştığı için yıllardır sürekli güneş koruyucu ya da güneş koruma faktörlü ürünler kullanmayı alışkanlık haline getirdim. Almanya’da çok fazla güneş olmadığı için kışın düşük koruma faktörlü makyaj malzemeleri yeterli gelirken, özellikle kırk yılda bir olan güneşli günlerde sanki Türkiye’deymiş gibi 50+ kremlerimi kullanmaya devam ettim. İzmir’de ise kış aylarında minimum 30, bahar ve yaz aylarında ise 50+ koruyucu kullanmadan dışarı çıkmıyorum. Hatta evdeyken bile güneş koruyucu sürmeliymişiz ama o kadar da abartmıyorum artık.
Ben zaten bronzlaşmaktan da hiç hoşlanmadığım için hem yüksek koruyuculuğa sahip hem de bronzlaştırmayan ürünleri tercih ediyorum. Yazlık mekanlarda ağustosun ortasında İzmir’de, Çeşme ve Foça’da falan peynir gibi dolaşan birisini görürseniz, o kesin benimdir. 2 ay yazlıkta kalıp hiç yanmadan dönmek de başarı çünkü küçükken bronzlaşıyordum.
Lafı daha da fazla uzatmadan yıllardır kullandığım kremlerime gelelim. Benim için dermokozmetik ürünler diğer kozmetik markalara karşı her zaman bir adım öndedir. Bu nedenle güneş kremlerimi de eczanede satılan ürünlerden seçiyorum.
Sebamed 50+ bebekler için güneş kremi: Bu baya yoğun kıvamlı, hatta bir arkadaşım değişiyle yoğurt gibi bir güneş kremi. Az az alıp cilde iyice yaymak gerekiyor. Yoksa bembeyaz kalıyorsunuz. Suya ve kuma dayanıklı bir ürün fakat suyla temasında kremin beyazlığını görebiliyorsunuz. Özellikle beyaz beyaz olmasını istemiyorsanız bu krem size göre olmayabilir. Dayanıklılığı harika. Ben bu kremi birçok kez yat turu sabahında sürüp, öğlen 1 kere yenileyerek tüm gün boyunca kullandım. Günlük yat gezisinden eve geldiğimde ise en ufak bir pembelik dahi yoktu. Hem vücuduma hem de yüzüme sürdüğüm de hiçbir sorun yaşamadım. Benim gibi yanmayı sevmeyenler, çocuklar ve çok beyaz kişiler için mükemmel bir seçim. Bebekler için olmayan versiyonu da aynı etkiye sahip ama sanki bebekler için olanı daha fazla koruyor gibi hissediyorum. Yoksa diğerini de kullanmıştım.
Bioderma Photoderm Max 50+: Bioderma’nın bu güneş kremi de çok severek kullandığım ürünlerden. Özellikle yüzüm için genellikle Bioderma’nın güneş kremini tercih ediyorum. Sebamed gibi beyaz beyaz da olmuyor. Fluid ve Krem olmak üzere iki çeşidi var. Fluid versiyonu oldukça akışkan ve vücuda yedirmesi çok kolay. Krem versiyonu ise yüze sürmek için daha uygun. İkisini de yüzüme sürdüğümde hiçbir sorun yaşamadım. Koruyuculuğunu bunun da oldukça iyi buluyorum. Hiçbir zaman cildimde en ufak bir kızarıklık ya da yanmaya izin vermiyor.
Bunların dışında daha önceden Avene markasının da güneş kremini kullanıp memnun kalmıştım. Çok önceden kullandığım ve şuanda elimde olmadığı için ayrı bir başlık altında incelemek istemedim.
Bioderma gibi bazı markaların tinted adı altında renkli güneş koruyucuları da var. Cildine hafif renk vermek isteyenler tarafından tercih edilebilir ama ben hiç kullanmadığım için yorum yapamıyorum. Yine Bioderma’nın 30 faktörlük yağlı ciltleri matlaştırıcı etkiye sahip güneş kremi de oldukça başarılı. Yaz için düşük faktörlü gelse de kış için oldukça güzel bir koruyucu.
Güneş koruyucu kullanırken dikkat edilmesi gereken bir minik nokta daha var. Zaten birkaç saatte bir koruyucumuzu tazelemeliyiz, herkes biliyor fakat yüzümüze sürerken ben dahil bir çoğumuzun dikkat etmediği bir şey var. Güneş kremlerini gözlerimize çok yakın sürmemeliyiz. Ter, su, deniz suyu etkisiyle kremler gözümüze kaçabiliyor. Eğer güneş kremi göze kaçarsa oldukça rahatsız edici oluyor. Gözü yakıyor ve gözünüzü dahi açmakta zorlanabilirsiniz. Benim daha önce çok başıma geldi. En iyi çözüm hemen gözleri temiz bir su ile yıkamak ve ovuşturmamak olacaktır.
Geri bildirim: Yaz makyajı - Gözde Okul